çıplak hayatı hayvanlaştırmak

“Michel Foucault, Cinselliğin Tarihi‘nin birinci cildinin sonunda, modern çağın eşiğinde doğal hayatın Devlet iktidarının mekanizma ve hesaplarına dahil edilmeye başlandığı ve [bu yolla] siyasetin de biyosiyasete dönüştüğü süreci özetlerken [şöyle diyor:] ‘Binlerce yıl… insanoğlu aynen Aristoteles’in tanımladığı gibi kaldı: Öteki canlılara ek olarak siyasal varoluş kapasitesi de bulunan bir hayvan. Modern insan, kendi siyasetini, canlı bir varlık bağlamındaki kendi varoluşunu sorgulayan bir insandır.’

[Foucault’nun yazıları] ‘toprak-temelli Devlet’ten ‘nüfus Devleti’ne geçiş ve bunun sonucu olarak da egemen iktidarı ilgilendiren bir sorun olarak ulusun sağlığı ve biyolojik hayatının önemindeki artış (ki bu şekilde tedricen ‘insanların yönetimi’ne dönüşüyor) üzerinde odaklanmaya başlıyordu. ‘Bunun sonucunda ortaya çıkan şey, en sofistike siyasal teknikler kullanılarak başarılan, insanın havyanlaştırılmasıdır. Bütün tarih boyunca ilk defa olarak sosyal bilimlerin önündeki imkanlar orta yere seriliyor ve aynı anda hem hayatı korumak hem de bir soykırıma yetki vermek mümkün oluyor’. Özellikle de bu açıdan bakıldığında, bir dizi amaca uygun teknoloji kullanmak suretiyle deyim yerindeyse kendisine gereken ‘uysal bedenler’i yaratan söz konusu yeni biyo-iktidarın ulaştığı disiplinci denetim olmasaydı, kapitalizmin gelişimi ve zaferi mümkün olmayacaktı.” [1]

Giorgio Agamben’in Michel Foucault’nun çalışmalarını özetlediği bu iki paragraf, modern iktidarın, bireyler, onların hayatları, bedenleri ve bilhassa da cinsellikleri ile olan ilişkisini anlatıyor. O iktidar, bu iktidar, şu iktidar değil, – hükümet partisi anlamının ötesinde – bilenen tüm iktidar-ilişkileri, Foucault’ya göre, insanın bedenini hedef alıyor. Onu kendince ‘eğitiyor’, ‘sağlığına kavuşturuyor’, ‘estetize ediyor’ ve ‘bir disiplin içine sokuyor’. Üstelik bunu öyle bir ustalıkla (teknolojiyle) yapıyor ki, farklı toplumsal kesimleri farklı zamanlarda birbirleriyle karşı karşıya getirecek şekilde, çoğunluğun desteğini alarak gerçekleştiriyor. Agamben’in “çıplak hayat” dediği, henüz disipline edilmemiş bedenler, iktidarın eliyle ve çoğunluğun rızasıyla, uysal-evcil hayvanlara dönüştürülüyor.

İnsan bedeninin hayvanlaştırılması,

… bazen “dumansız hava sahası” ile oluyor…

… bazen devreye mobese kameraları giriyor…

… bazen alkol yasakları çıkıyor…

… bazen eşcinsellik ‘ahlak’ ile yargılanıyor…

… bazen kadın cinayetleri ‘namus’ başlığı altında meşrulaştırılıyor…

… bazen ‘cinsel içerikli’ internet siteleri kapatılıyor…

… bazen obezite ‘şişkoluk’ oluyor…

… bazen  kan üzerinden, etnisite üzerinden ‘normal’ olanlar belirleniyor…

… bazen kılık kıyafet ile modernlik ölçülüyor…

… bazen ana diller yasaklanıyor…

… bazen nefes alınacak parklar kapatılıyor…

… bazen

Kısacası, bazen bunlar olurken, aslında her zaman iktidar, kendine birer evcil hayvan satın almış oluyor. Destek verilen her biyo-siyaset, bugün başınıza geleni daha da meşru kılıyor. Bir şeyi korumak adına Devlete yaslanılan her an, yeni bir biyo-siyaseti doğuruyor.

Dumanlı hava sahalarına kızlı-erkekli girmek (siyaseten) günah mı oluyor?

 

[1] Giorgio Agamben, Kutsal İnsan: Egemen İktidar ve Çıplak Hayat, (çev.) İsmail Türkmen, 1995/2013, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss. 11-12

Comments Off on çıplak hayatı hayvanlaştırmak

Filed under Teori

Comments are closed.