Bir tuhaf yıl olan 2005, eski thrash devleri Exodus (Shovel Headed Kill Machine), Destruction (Inventor of Evil) ve Kreator (Enemy of God) gibi gruplardan neredeyse yirmi yıl öncenin soundlarını yakalayan ve bunun yanında 2000’li yılların prodüksiyonları tadını veren albümler ile sarsılıyordu. Bir başka eski thrash’çi Jeff Waters da bundan eksik kalmadı elbette. Albüm öncesinde yaptığı açıklamalarda, yeni albümde hiç balladın olmayacağı ve ‘pure thrash’ yapacaklarını açıklamış; pekala All For You’ya yapılan (bence haksız) eleştirilere kulak asmıştı. Schizo Deluxe internete şık bir promo ile düştüğünde, bu iddialarında kısmen haklı olduğunu gördük. Albüm gerçekten hiç yavaşlamayan, ciddi bir thrash metal albümüydü. Ama öyle ‘pure’ bir thrash havası da yoktu açıkçası. Bildiğimiz ‘eski’ Annihilator, yeni fikirler ve bir hardcore vokalisti yardımıyla ‘update’ olmuş bir biçimde karşımıza çıkıyordu. Eğer illa bir şeye referans vermek gerekiyorsa, “Carnival Diablos soslu bir Alice in Hell,” bana göre Schizo Deluxe’ı en iyi anlatan tanım olacaktır.
Albümü açan “Maximum Satan,” mid-tempo bir thrash bestesi olmak dışında, aralara serpiştirilmiş bebek riffleri ve Slayer-vari solosu ile belki de Annihilator’dan-en-beklenmeyen açılış şarkısıydı. Waking the Fury’deki gibi bir kaos kesinlikle mevcut değildi. “Drive” ise bence albümü esas açması gereken şarkıydı. Sert ve hızlı gitar riffleri, yeni davulcu Tony Chapalle’in standart-thrash vuruşları ile son derece çekici bir şekilde harmanlanmış bir headbang makinesi haline bürünmüştü. 03:10 civarında giren kısım, bunun bir Annihilator albümü olduğunu hatırlatacak kadar Jeff Waters kokuyordu. Üçüncü şarkı “Warbird”de de benzer bir formül izlenmişti. Bu kez daha upper-mid bir tempo mevcuttu. Alice in Hell havaları iyiden iyiye hissedilmekteydi. 02:30’a doğru hareketlenirken duyulan kesik ve catchy melodiler, şarkıyı tam bir Annihilator bestesine dönüştürüyordu. Jeff Waters’ın, ‘hayaletli gitar melodileri’ bence çok şıktı. Schizo Deluxe’taki tüm şarkıların bir adet intro ile başlaması geleneğinin en çok sorun çıkardığı şarkı “Plasma Zombies”di ve bir anda vurması gereken şarkıyı geciktirmek pek akıllıca gözükmüyordu. Buna karşın, şarkı albümün en başarılı bestelerinden birini içeriyordu ve bir Carnival Diablos şarkısı diye dinletilse, rahatlıkla yedirilebilecek kadar 2001’den kalma duruyordu. Ardından gelen “Invite It” ise bence albümün en yaratıcı bestesiydi. Şizofrenik gitaristimizin yine krizi tutmuştu anlaşılan ki böylesi deli riffler zihnimizi meşgul ediyordu. 01:56 ile giren ‘tanıdık’ (biraz bozulmuş “Ritual”) melodi ve sonrasındaki harika nakarat gerçekten çok başarılıydı. “Like Father, Like Gun” ile tempomuz bir defa daha düşüyor ama şarkının melodikliği bu durumu kurtarmaya yetiyordu. Ardından gelen “Pride” ile “Invite It”teki tempomuza geri dönüyor, bunda da hiç yabancılık çekmiyorduk. Jeff Waters, albüm boyunca en başarılı leadlerini bu albümde sergiliyordu. 02:26 gibi değişim geçiren şarkı, her şeyiyle bir Annihilator şarkısı haline gelip, enfes sololar ile bezeniyordu. “Too Far Gone” ise Criteria for A Black Widow’un isim şarkısının klasikleşmiş melodisi ile açılıyor ve bu yeniden kullanılmış melodi ile sona eriyordu. “Clare” ise uzun uzadıya devam eden bir arpej üzerine gülen çocuklardan ve ürkütücü bir atmosferden nasiplenirken, 02:17’den sonra bir tuhaf şarkıya doğru evriliyordu. Jeff Waters resmen bir blues ritmini almış, onu jazz bir melodi ile birleştirmiş, thrash metal olarak sunuyordu. “Clare,” sabretmesi biraz zor, sıkıcı ama bu zahmete katlanılacak kadar güzel bir şarkıydı. Keşke bir de padişah fermanı uzunluğundaki outrosu olmasaydı!… Albümü sona erdiren “Something Witchy” ise bırakın thrash’i, basbayaa bir nu-metal şarkısı gibi başlıyor, pop-rock bir nakaratla devam ediyor, ancak ortlarına doğru giren klasikleşebilecek Annihilator melodisi ile kendini affettiriyor (nedense?) ve sonuçta da mükemmel bir gitar solosuna bağlanıyordu.
Schizo Deluxe, Annihilator fanlarını tam anlamıyla ikiye böldü. Eski fanlar albüme balıklama atladılar. Özledikleri her şey, modern bir sound ile birlikte paketlenmiş, bir takım cesur denemeler de üzerine eklenilerek kulaklara hücum etmeyi başarmıştı. Yeni fanlar ise hem eskinin thrash’inden bihaber hareket ediyor, hem de bahsi geçen ufak tefek yeni denemelere ‘satılmış’ damgası basıyorlardı. Kritikler 100 üzerinden 90 ile 20 arasında değişecek kadar çeşitliydi. Şahsi fikrime göre, Annihilator’ın en iyi zamanları bundan iki albüm önce ve ondan da on yıl önce yaşanmıştı. Hiçbir zaman büyük bir Alice in Hell fanı olmadığıma göre, Annihilator’dan bir ‘pure thrash’ albümü dinlemem şart değildi. Allah’tan, Schizo Deluxe da pure thrash değildi. İçinde barındırdığı bazı sağlam fikirler ve kimi yerlerdeki cesur denemeleriyle kendini sevdirmeyi başarıyordu. Bundan ne eksik, ne de fazla…