Devin’ın 2000’li yıllara girişte aklında – her zamanki gibi – yine cin fikirler, bin tür tilkiler dolanmaktaydı. Bu kez hedef daha da kaçıkça idi: “Speed metal tadında pop şarkıları yapmak.” Burada hem ‘speed metal’ hem de ‘pop’ sıfatları, Devin’ın kendi lügatinden seçmelerdi ve bildiğimiz anlamları ile hiçbir alakaları da bulunmamaktaydı. Albüm için belirlenen müzisyen kadrosu birebir Strapping Young Lad elemanlarından oluşacaktı ve Devin, bu kez prodüksiyonu kendisinden başka birine emanet ettiğini açıklamıştı (ben nedense bu argümanı pek güvenilir bulmuyorum!). Ortaya çıkan albüm, bana göre yukarıda sunulan reçeteden ziyade, Strapping Young Lad’in Ocean Machine versiyonu gibi olmuş; bir anlamda, Devin Townsend diskografisinin bir albümlük özetini ortaya koymuştu. The Beatles tarzı nakaratların altına yerleştirilen çift kroslar, death metal tadında gitar tonları, overdrive’lı baslar ve her türden vokaller ile daha önce hiç kimsenin akıl edemediği bir müzik elde edilmişti. Physicist, gerçekten de sanki bir fizikçinin, kaçık bir bilim adamının elinden çıkmış gibi duruyordu ve Devin Townsend diskografisiyle yeni tanışacaklar için, ileride olacaklar ve geçmişte olan bitenler hakkında en iyi fikri edinebilecekleri albüm olmuştu.
Albümü açan “Namaste,” bir Devin Townsend şarkısında olması gereken her şeyi, üç dakika kırk üç saniyeye sığdırmayı başarıyordu. Hızlı, sert, agresif ve melodik bir müzik üzerinde, inanılmaz güçlü ve armonik vokaller ve hepsinden öte çok zevkli bir nakarat. Şarkıda bahsi geçen “kelimelerin kaybolduğu an” ya da “insanın tarif edemediği hisler” için üretilmiş “Namaste” sözü de şarkıya mükemmel uyuyordu. İkinci sıradaki “Victim,” daha bir Infinity havasında ve nakaratı yapısındaydı. Devin’ın “right now, right now, right now” çığlıkları ciddi anlamda sanatsal şeylerdi!… Ardından gelen “Material,” albümün en iyi bestelerinden biriydi ve bu hızda bu kadar ‘etkili’ bir şarkı yapmak da kesinlikle herkesin harcı değildi! Dördüncü sıradaki “Kingdom,” bence albümün en zayıf halkasıydı ve sanki bir hayli yavaşlatılmış (ama davulları hemen hemen aynı bırakılmış) bir Lamb of God şarkısını andırıyordu. Neyse ki bir sonraki şarkı “Death” fazla bekletmeden geliyordu da, bu gereksiz aradan bir an önce sıyrılıyorduk. Albümdeki en sert, en vahşi ve en ‘metal’ şarkı kesinlikle “Death”ti ve buna rağmen eğlence hala fazla uzağımızda değildi! Kısa enstrümantal şarkı “Devoid,” “Death” kadar olmasa bile yine de can yakıcı bir besteydi ve hız konusundan pek fazla ödün vermeye niyetli değildi. “Devoid”un başlattığı davul ataklarını takip eden “The Complex” ise adıyla ironi oluşturur derecede ‘basit’ bir şarkıydı – ancak bu basitliğin hala Devin standartlarında olduğunu belirtmem şart. Adına bayıldığım “Irish Maiden,” açılış riffleriyle albümün geneline uygun başlasa da albümün genelinden değişik bir şarkıydı. Aynı değişimi bir sonraki beste “Jupiter”da da görüyorduk aslında. Clean vokaller çok daha fazla ön plana alınmış durumdaydı ve bir kez daha Ocean Machine havasına girmemiz an meselesiydi. Ancak bu durum fazla uzun sürmüyordu ve bizler albümün en iyi şarkısı olan “Planet Rain”e doğru yelken açıyorduk. Tüm Devin Townsend kariyerinin en uzun, en kompleks ve en sıradışı bestelerinden biri çıkıyordu karşımıza bu şarkıda. Devin’ın vokalleri bile bir farklı geliyordu kulağa. Belki de kendisinin bahsettiği ‘pop’ hava en çok burada duyuluyordu ama hangi pop şarkısında çığlık vokaller, double-kick davullar ve bilhassa da 05:26’dan sonra devreye giren gitarlar vardır bilemiyorum! “Planet Rain” her şeyiyle mükemmel bir besteydi ve sırf bu şarkı için bile albümü baştan sona dinleme zevkini elde etmek akıllıca bir yatırım oluyordu!
Sonuç olarak Physicist, Devin Townsend’ın 1990’lı yıllarda kaldığı yerden 2000’li yıllarda da devam edeceğinin; insanları şaşırtmaya, müzik piyasasını derinden yaralamaya ve gerçek sanatın nasıl bir şey olduğunu cümle aleme ispat etmeye kararlı olduğunun açık bir kanıtı oluyordu. Devin Townsend’a yabancı birine ilk tavsiye edeceğim albümün, Physicisty olacağını da bir kez daha belirtmek isterim.
*** Albümün sonraki sürümlerinde eklenen dört şarkıdan (“Forgotten,” “Man,” “Ocean Machines” ve “Promise”) yalnızca “Forgotten” daha önce yayımlanmamış bir şarkıydı ve açıkçası çok da fazla adlarından söz edilmeyi gerektirmiyor diye düşünüyorum.