“Ki ile, daha önce denemediğim, keşfetmediğim müzikal yönlerimi öne çıkarmaya çalışmıştım, ve bu tecrübeyi gerçekten çok sevdim. Ama bu dört albümlük proje içine, kendimden, bugüne dek yapmış olduğum işlerden seçme anları da katmamam imkansızdı. Ve Addicted!, tam olarak da bunu ifade ediyor”.
“Müzikal açıdan Addicted!, Ocean Machine’in ya da Accelerated Evolution’ın – biraz da Physicist’in – kaldığı yerden devam eden, büyük, “a wall of sound” hard rock/heavy metal şarkılarını içeren bir albüm. Hiçbir yere sapmadan doğrudan geliyor ve groove’a ve nakaratlara önem veriyor”.
“Eskiden bir sürü şarkım Pink Floyd-vari bir yol izliyordu. Addicted ise gerçekten çok basit: 11 rock şarkısı ve hiçbir ıvır zıvır yok. Sadece, karanlık ve depresif bir yanı olmayan, sert bir albüm”.
“Metale ilk başladığımda, onun arkasında hep varolan enerjiden etkilenmiştim; ama zamanla o enerji negatif bir hal almaya başlamıştı”.
“Bugün müzik yapan, tonlarca gerçekten sert ve depresif grup var. Benim isteğim ise, bunlara benzemeyen, hiçbir metafor içermeyen bir albüm yapmaktı. Kulağa iyi gelen, iyi bir ritmi olan, ve pozitif bir his veren. Tabi ki bir çok şeyden daha sert, ama bence ‘huzurlu’ ile hem huzurlu olup hem de yüksek sesli, parçalayıcı müzik arasında bir fark var.”
“Bu albümü gerçekten çok seviyorum. Beni hiç hazır olmadığım bir şekilde etkilemeyi başarıyor. Bu bolca optimizm barındıran bir rock albümü.”
“Eğer sadece ‘yüksek sesle dinlemek istediğiniz’, hiçbir metaforu olmayan bir albüm arıyorsanız, bu o.”
“Umarım Addicted!’ı beğenirsiniz. Belki de bu albümün ortaya çıkmasının nedeni, naklettiği metaforsuzluktan daha uzakta, daha derinlerde yatıyor. Ama özünde Addicted! sadece şöyle diyor: ‘Hayat zor. Dünya gerçekten çok pis bir yer olabiliyor… Bu nedenle, hadi dramayı bir kenara bırakalım ve sadece ROCK yapalım – sert gitarlar, büyük nakaratlar ve öldürücü ritmler…”
İşte tam olarak böyle anlatıyordu Addicted!’ı Devin Townsend çeşitli ropörtajlarında. Addicted! dört albümlük bir Devin Townsend projesinin ikinci albümüydü. Ki’den bu yana geçen altı aylık bekleme ve Ki’yi hazmetme süresinde beklentilerim öyle büyüktü ki bu albüm için, ne duyarsam duyayım bana yetmeyeceğini biliyordum. Nitekim aynen de öyle oldu. Addicted!, bundan önceki kimi Devin Townsend albümleri (Infinity,Ocean Machine, Accelerated Evolution) gibi ilk anda bir türlü ısınamadığım albümlerden biri oldu. Belki Ki ile yakalanan soundun büyüsüne kapılmıştım; belki Ki’nin depresif havasının, kendi buhranımla uyuşmasından aldığım ölesiye zevk ile şaşırmış kalmıştım; belki de Devin’ın dinleyicisine (görece) ‘doğrudan’ hitap yolunu seçtiği diğer albümleri gibi o ‘doğrudanlık’ı istemiyordu bünyem… Sanki çoğunluğun okumayı sevdiği kitaplardan tiksinen ruh halim, Devin’a yansımıştı. Ama nasıl olabilirdi ki? Devin kime ‘doğrudan’, ‘sıradan’, ‘sevilen’ gelebilirdi ki? Bu yüzden bekledim işte. Addicted hakkındaki görüşlerimin olgunlaşmasını bekledim. Okuduğum çoğu yorumda Addicted!’ın Ki’nin üstüne konulmasını görünce dehşete kapılıp parmaklarımı ısırdım. Ve amiyane tabirle, Addicted!’a laflar hazırladım. Okumak isteyenler böyle buyursunlar.
Öncelikle genel olarak bahsetmeliyim ki, Addicted! gerçekten tam da Devin’ın yukarıdaki satırlarda anlattığı gibi, dinleyicisini (görece) yormayan, vermek istediğini dolambaçlı yollara sapmadan ileten, metaforsuz, neşeli, optimist, eğlenceli, dinlemesi ve eşlik etmesi son derece zevkli bir albüm. Bir kere prodüksiyon anlamında, albümün tek kelimeyle dahiyane olduğunu söyleyerek başlamam lazım. Her bir enstrümanın (vokaller dahil) kristal kalitede duyulması falan değil derdim. Addicted!’daki sound gerçekten çok ama çok güçlü. Tam olarak istenildiği, beklendiği ve Devin’dan alışıldığı gibi… Albümün enerjisi, kulaklara gürültü şeklinde değil, son derece organize bir kaos şeklinde geliyor ve insanın bundan büyülenmemesi gerçekten imkansız. Olağanüstü Devin Townsend-diskografisinde bile büyük ihtimalle (City ile kapışsa da) en başarılı prodüksiyonun Addicted!’a ait olduğunu belirtmem şart. Müzisyenlik, her Devin Townsend albümünde olduğu gibi çok üst düzeylerde. Devin ve Mark Cimino gitarlarda gerçekten aranılan ‘wall of sound’u yakalamış durumdalar. Brian Waddel’ın basları net, yerinde ve güçlü. Eski Devin Townsend Band bateristi Ryan Van Poederooyen (özellikle çift kroslarda) bir kez daha döktürüyor. Ve daha önemlisi neredeyse yüzde elli-yüzde elli kırıştıkları vokal departmanında Devin Townsend ile Anneke van Giersbergen muhteşem işler çıkartıyorlar. Devin’ın clean, scream, brutal ve operatik deneyleri (ve bunların harikulade karışımı) dinleyene inanılmaz bir haz veriyor. Anneke ise The Gathering’deki naif, kırılgan ve sade vokalleri yerine bu kez kendisini de aşarak güçlü, sağlam ve katmanlı vokallerini kullanıyor. Bu işte de son derece başarılı olduğunu söylemem gerekiyor üstelik. Şahsi beğenim ne yazık ki hiçbir zaman Anneke’yi üstün kadın vokaller arasına sokmadı. Ben çok daha kendinden emin sesleri her zaman daha tercih edilir buldum. Mesela bir Skin, bir Tori Amos, hatta bir Şebnem Ferah bile bana Anneke’den çok daha çekici gelmiştir. İşte bu yüzden Anneke seçiminden tam anlamıyla mutlu olduğumu belirtemiyorum. Gel gelelim, bir kez daha tekrarlamak gerekirse, Addicted!’ın vokal anlamında çok başarılı bir albüm olduğunu düşündüğümü ve Anneke’nin bu duruma katkısının en az Devin kadar olduğunu belirtmeliyim.
Gelelim şarkılara, ve koyalım ünlem işaretimizi ! (bütün şarkı isimlerinin sonundaki !’in neyi ifade ettiğini pek fazla çözemedim ama muhtemelen prodüksiyondan ve albümün yapılış amacı olan yüksek enerjiden etkilenilip, bu işaretlere ihtiyaç duyulmuştur)! Albümü açan isim şarkısı, sağlam gitarları (enfes bir riff ile başlıyor her şeyden önce), yüksek enerjili nakaratı ve kulaklara hücum eden müthiş soundu ile son derece başarılı bir şarkı. Albümü kapatacak şarkı olan “Awake!”te de duyacağımız sözler ve melodi ile açılan şarkının, Ki’yi kapatan “Demon League” ile herhangi bir müzikal bağlantısı yok. Yani, Ki’yi bitirip, Addicted!’a geçtiğinizde, bir tür organik bağ bulmamız mümkün değil ne yazık ki. Ama buna rağmen, “Addicted!”ın albümü açmak için son derece şık ve albümün geneline göre daha sert bir seçim olduğunu belirtmeliyim. Anneke’nin sesi ile başlayıp, Devin’in müthiş çığlıkları ile devam ediyoruz şarkıda. Mesele bizi kontrol edenler ve bağımlılıklarımız elbette. Şu cümleleri duyuyoruz: “Bırak gitsin; sen kendini gerçekten kontrol edebilen tek şeysin; kendini-kontrol et; bu bizim BİR olduğumuzu ispat edecektir, sen bizi görmek isteyeceksin; sen bağımlısın ki bu da senin arkadaşın olmayı çok zormuş gibi gösteriyor; sen acıya bağımlısın; Benedict-us; pornografiden uzak dur; diyorum ki: hadi dağ gibi olalım! Om!” Sözü geçen Benedict-us, bugünkü Papa 16. Benedict’in latince ismine bir gönderme olabilir. Dolayısıyla acıya olan bağımlılığımızda dinin aracılığına dikkat çekilmek isteniyor de olabilir ama bu sadece bir tahmin elbette. İkinci şarkıya geldiğimizde, “Universe In A Ball!”un albümdeki en iyi işlerden biri olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Süper bir davul atağı, enfes bir gitar riffi, çok çok güçlü bir sound ve müthiş Devin vokalleri. 01:13-01:23 arasında değme black metalcileri kıskandıracak kadar lanetli bir gitar-davul uyumu; 01:44- 02:02 arasında muhteşem bir ters köşeye yatırma atraksiyonu ve bir kez daha gümbür gümbür gelen enfes bir nakarat. Bir Devin Townsend şarkısından beklenebilecek her şeyi bize sunan “Universe In A Ball”un karmaşık sözleri ise, duyduğum en yaratıcı yorumlardan birine göre, şu şekilde: Şarkıda tüm evrenin bir testis içinde saklı olduğundan bahsediliyor olabilir! Bu da bir önceki şarkıda yapılan Papa göndermesini (papalık için yapılan testis kontrolü düşünülürse) daha manalı kılabilir. Hem böyle olursa, tam da Devin-lık olmaz mı zaten? “Bend It Like Bender!” bütün albümdeki en catchy nakarata sahip ve albümün üçüncü sırasında yer alıyor. Anneke’nin nakarattaki vokalleri çok çok başarılı. Nakarat sonundaki 70’ler popunu andıran keyboard-gitar melodileri enfes. Sözlerde yüksek ihtimalle seksten ve seks sırasında iki insanın BİR oluşundan bahsediliyor. Eğlencenin, hayatı fazla ciddiye almamanın kısa bir düsturu desek fazla abartmış olmayız herhalde. Zevkli ama pek Devin-lık olmayan bir şarkı. Üstelik aksi gibi kendisini takip eden dördüncü sıradaki “Supercrush!”, haddinden (ve bu albümden) fazla orijinallik içeriyor. “Ruhumu kurtarmak istemiyorum şimdi; kontrolü kaybetmek istemiyorum; belki kendin için bir mantık aramalısın; gittin bile; evril.” Albümdeki kontrol temasının, Devin Townsend’ın içinde bulunduğu ‘temizlenme, arınma’ dönemi için önemli olduğu kanısındayım. Uyuşturucuların Devin’ın hayatındaki yeri, kendini kontrol etme isteği ile doğrudan bağlantılıydı şüphesiz; ve onların yokluğunda, bu boktan hayatta kontrolü kaybetmek her ne kadar hala gerekli olsa da, artık daha kontrollü bir adam oluyor Devin ve bu şarkılarına da yansıyor pek tabi. Ama eğer bu şarkı ile bir gelecek projeksiyonu yapılabilirse; kontrolü kaybetmeme isteğinin, albümdeki en kontrolü kaybetmiş şarkıda dile getirilmesi, bana Devin’ın bu ‘temiz’ periyodu yakın zamanda olmasa da, bir şekilde aşacağını anlatıyor. Umarım yanılırım! Bir sonraki şarkı ise bize iki şeyi ispatlıyor: birincisi, Ziltoid the Omniscient’taki olağandışı prodüksiyonun bile bu albümdeki sounda karşı çaresiz kalabileceği ve ikincisi de, (o albümdeki) “Hyperdrive”ın (bu albümdeki) “Hyperdrive!” haline dönüştürülmesinin enfes bir fikir olduğu… Devin’dan dinlemenin de ayrı bir zevk olduğu şarkı, Anneke tarafından resmen uçurulmuş durumda! Albümdeki en başarılı işlerden biri kesinlikle bu. İnanılmaz enerjik, inanılmaz ümit verici ve canlandırıcı bir iş. “Yelkenle açıl; Hey, özür dilediğini söyle; her gün yeni bir gün; aşk için bağır; hey, ben yalnızım; çabala ve kendi yolunda git”. Müthiş! Altıncı şarkı bizleri bir kahkaha ve süper de bir bas line’ı ile karşılıyor. Bir kez daha pop sularında yüzüyoruz. “Dünyanı tersine döndür; dünyanı tersine döndür ve zihnine odaklan; etrafındaki her şey; her şey çoğalacak zihnine odaklandığında; biz yükseliyoruz”. Sözlerin kışkırtıcılığı maalesef müziğe fazla yansımıyor, çünkü bahsettiğim gibi fazlasıyla konvansiyonel bir Devin bestesi dinliyoruz. Buna karşın, yine de altyapının ne kadar katmanlı olduğunu duymak ise Devin Townsend’a duyduğumuz saygıyı katlıyor. En azından öyle olmalı. Yedinci sıradaki “In-Ah!” ile ilk (ve son) defa tempoyu düşürüyoruz. Tipik bir Amerikan pop-rock şarkısı. Arpej ile minik riffler arasında gidip gelen hafif distortion’lı gitarlar enfes. Bir aşk şarkısı için fazla Devin var bunun içinde ama bir Devin şarkısı için de fazla aşk görüyoruz. Şarkının, Devin’ın eşi Tracy ile ilgili olma ihtimali var ama şarkıda asıl öne çıkan şey kesinlikle nakarat: “Anlamıyoruz bile; bir şeyler oluyor; anlamıyoruz bile; yani bu nasıl yanlış olabilir ki?” Bir Townsend ürününde görmekten şaşırdığımız ama zevk almamanın olanaksız olduğu fikirlerle dolu minik bir şarkı. Hem zaten sekizinci şarkı ile en azından beklenilen sulara dönüyoruz yeniden. Burada gitarlar çok enteresan gerçekten, çünkü ilk otuz saniye boyunca bildiğimiz bas gitar gibi çalınıyorlar. Ardından artırılan distortion ile normale dönüyoruz dönmesine ama “The Way Home!” sahiden dört dörtlük bir Ocean Machine bestesi olmuş durumda bile. “Gün ışığında vaktimi harcadım, çok üzgünüm” diyen sözlerin anlamı benim için henüz bir muamma. Daha önce Accelerated Evolution albümündeki “Deadhead”de geçirilen bazı metaforları (‘gri çizgiler’) burada da duyuyoruz ve tuhaf şekilde iki şarkı arasında organik bir bağdan, müzikal anlamda da söz edilebileceğini düşünüyorum. İki şarkıda da benzer (aynı değil ama aynı hissi veren) riffler var ve iki şarkı da pişmanlık ana teması üzerine kurulu. Yine de keşke “The Way Home!”, “Deadhead” kadar başarılı olsaymış diye eklemek zorundayım ne yazık ki. Bir sonraki şarkı “Numbered!” okuduğum yorumcuların favorilerinden ama müzikal olarak pek yakın bulmadığım (02:18-02:53 arasındaki sweep picking’li bölüm hariç) bu şarkıyı ben daha çok sözel anlamda beğendiğimi belirtmek durumundayım. “Hepimiz numaralandık (insanın aklına ister istemez yıllar yıllar önce TRT’de yayımlanan Prisoner dizisi ve o meşhur “ben bir numara değilim, bir insanım” repliği geliyor!); hepimiz uyuştuk; yalnız değiliz; tüm dünya bir fotoğrafı bekliyor; bunca zaman bir işaret için bekledik; kısa bir zaman sonra bitecek; tüm istediğimiz biraz dürüstlük; kısa bir zaman sonra bitecek; elimizdeki tek şey zaman; bu yüzden, biz de evimizi aradık; sadece Tanrı biliyor Tanrıyı; uçmaya hakkım var; biz ikimiz de biliyoruz ki bir kez bile haklı olmadık; ama denedik; göster şu işareti”. Tanrı-insan ilişkisi hiç bu kadar ayık kafa ile anlatılmamıştı Devin diskografisinde! Ve albümü kapatan “Awake!” Basitçe albümün en iyisi!… Gitarlar, bas ve bateri döktürüyor; vokaller (özellikle 00:55-01:26 ve 04:06-04:24 arasındaki Devin vokalleri) imkansızı oynuyor. “Tüm dünya bir sahne ve biz evimizdeyiz yine, evimizdeyiz yine; uzakta mıyım evimden? bekle… ben biraz öldüm (beklerken, beklerken, bekle..)” Sözler bir kez daha önceki Devin işlerine benzemeye başlıyor. Şarkı gitgide sertleşiyor. “Özgür bırakılmak istiyorum;… Yani kalk, kalk, kalk, kalk, kalk ve YAPISÖKÜME UĞRAT” diye bağırırken, bir sonraki albüm Deconstruction’ın da müjdesini veriyor. Ama en sonunda yine numarasını çekip, yumuşak yumuşak (ama düşünceli) uğurluyor bizi: “Dün gece yıldızlara baktık; ve ben gördüm ki, belki.. bundan ötesi yok; … ve düşüncem değişti”.
Eğer Devin’ın değişen düşüncesi, “Awake!”in ortasında yer alan ve Deconstruction’ın müjdesini veren Strapping Young Lad-vari kısımlardaki yolu izlerse (ki Devin, bir sonraki albümün kariyerinin en sert işi olacağını ısrarla her röportajında belirtiyor), Deconstruction’ın gerçekten çok çok sert bir albüm olacağını şimdiden öngörebiliriz. Ne Ki’deki duygu yoğunluğunun ne de Addicted!’daki neşe’nin bir daha herhangi bir Devin albümünde topluca yer alacağını düşünen ben, Deconstruction’dan fazlasıyla ümitliyim. Addicted!’ın, içinde barındırdığı tüm harika anlara, müthiş müzikaliteye, tekrarlanması bile zor gözüken enfes prodüksiyona ve kaliteli şarkılarına rağmen, Devin için biraz fazla mainstream kaldığını itiraf etmek zorundayım. Townsend’ın amacının da bu olduğunu biliyorum. Müzikte denemelerden de yanayım. Hatta Devin’dan bir 80’ler pop albümü duysam dahi şaşırmam. Ama Addicted!, belki de Ki’nin ardında bıraktığı yüksek beklenti nedeniyle, bende ufak da olsa bir hayalkırıklığı bırakıyor. Bunun sebebi, bir kez daha tekrarlıyorum, albümün yumuşak ya da pop olması (Devin’ın satması!!! haha!) falan gibi gerizekalıca bir sebep değil. Bu albüm, aksine, kendisine rock ve hatta metal diyen, bir çok paçavradan daha rock ve daha metal. Ama sadece Devin için fazla ‘düz’, fazla ‘doğrudan.’ Öte yandan ben kimim ki dünyanın en yaratıcı beyinlerinden birine ‘düz’ veya ‘doğrudan’ diyeyim? Benimki sadece bir iyi niyet gösterisi. Bir şükran şımarıklığı. Kabul edene…