Gruplarını ve grup arkadaşlarını 2006’da bırakan Devin Townsend, her şeyini kendi yaptığı (beste, söz, düzenleme, prodüksiyon, mix, gitarlar ve vokal dışında, baslar ve EZdrummer software’ini – Meshuggah davulcusu Tomas Haake’nin Drumkit from Hellsoftware’inin daha basit bir versiyonu – kullanarak yazdığı davullar) yeni albümü ile müzik piyasasına bir kez daha, otuz küsür yaşında bir adamın bile, hala nasıl olup da yepyeni şeyler üretebileceğini gösteriyordu! İlk çalışmalarından bu yana onlarca albümde, yüzlerce konserde, binlerce stüdyo kaydında bulunmuş bir adam hala orijinal fikirler ile müzik yapabiliyor ve bunu neredeyse yılda bir albüm çıkartarak başarıyordu. Ziltoid the Omniscient, Devin Townsend diskografisinin en iyi, en ilginç, en tuhaf ve en manyak albümlerinden biri oldu. Her şeyden öte, bu bir konsept albümdü. Dört boyutlu uzaylımız Ziltoid, öyle ‘omniscient’tı (her şeyi bilen) ki “eğer iki her şeyi bilen olsa, her ikisi de” o olurdu! Amacı ise, dünyaya gelip “the ultimate cup of coffee”yi (en iyi kahveyi) bulmak ve onu zaman makinesine koymak, böylece gelmiş geçmiş en iyi gitarist olmaktı!!! Bu ‘hikaye’nin ne tip bir beyinden çıkabileceği bir yana, bu konsepte böylesine uyan bir müzik yaratmak, gerçekten herkesin harcı değildi. E zaten Devin da, herkes değildi!!
Intro kıvamındaki “ZTO” albümü ışın tabancaları ile açıyor, Ziltoid’i tanıtıyordu: “Selamlar insanlar! Ben Ziltoid, her şeyi bilen. Başka bir omniverse’ten geliyorum. Beni en iyi kahvenizle mest edeceksiniz: ve kahve siyah olacak. Bunun için beş dünya dakikanız var. Kusursuz olsun!” İkinci şarkıda da bu tanıtım devam edecekti. Sekiz dakikanın üzerinde epik bir şarkı olan “By Your Command,” yaklaşık dört buçuk dakika boyunca evriliyor, evriliyor ve yerini Ziltoid’ın konuşmalarına bırakıyordu. Bu sırada Devin’ın bulduğu melodiler ciddi anlamda kafa karıştırıcıydı! Albümle ilgili bazılarının en büyük eleştiri konusu olan drum machine, bana göre son derece kıvamında kullanılıyordu ve böylesi ‘uzaylı’ bir atmosfer için, içindeki metalik hava ile son derece uygun düşüyordu. Bilhassa şarkının yedinci dakikasına alttan alta bağlanan ve 07:25 civarında zirveye çıkan kısımda, davulların kullanılışı mest ediciydi! “Ziltoidia Attaxx!!!” tam anlamıyla uzaylı saldırısı gibi bir şarkıydı ve kahvesini bulamayan Ziltoid’in “bize kahve verin! bize köpük verin!” serzenişlerini içeriyordu. Devin Townsend’ın arka plana yerleştirdiği mükemmel korolar, şarkının karakteristiğini oluşturuyorlardı. Ziltoid’in berbat gitar solosu bile şarkıya o kadar yakışıyordu ki, Devin’ın aklına bir kez daha hayran olmamak elde değildi! Albümün en uzun şarkısı “Solar Winds”de, dünyayı bu uzaylıdan kurtarmak için görevlendirilen Captain Spectacular’ın, Ziltoid’in gerçek yüzünü gördüğünü ve onun aslında bir “inek” (nerd – İnek Şaban’ın ineği değil!!) olduğunu açıklaması ile başlıyorduk. Üç buçuk dakikadan fazla bir süre, önce akustik, sonra ağır doom devam eden şarkı, 03:52 civarında bir death-thrash metal şarkısı oluveriyordu. Şarkıda kullanılan keyboardlar tek kelimeyle mükemmel bir atmosfer yaratıyorlardı. Şarkının hiç bir yerinin kendini aynen tekrarlamaması ve böylesi sert bir albümü, bu derece düşen bir tempoda bile ayakta tutabilmesi, alkışlanması gereken olaylardı. “Hyperdrive,” Ocean Machine günlerine selam çakan harika bir melodiyi çalan efektli gitarlarla açılıyor, bir önceki şarkının mid-temposunu devam ettirse de, kulağa son derece çarpıcı geliyordu. “N9,” albümde tempoyu bir kez daha üste çıkaracak gibi başlayan ancak upper-mid tempoda karar kılan iyi bir şarkıydı. Ziltoid “daha benden kalan son parçayı görmediniz” tehditlerini savururken, Devin’ın şarkı söyleme yeteneği bir kez daha tavanda geziyordu! “Planet Smasher,” bana göre, albümün en iyi şarkısı olarak karşımıza çıkıyordu. Sürekli yükselen sert bir gitar riffi üzerinde, Ziltoid komutanları ile altı-boyutlu Planet Smasher’ını kullanıp kullanmamayı tartışıyordu. Devin’ın “cherish the mind, cover your mind, cherish your mental sanctum, cower to war, cower to war, cower to war, on the Earth!” şeklinde söylediği kısım, bir insanı nasıl bu kadar etkileyebiliyor, anlamam gerçekten çok çok zor! Özellikle son bölümleri ile tam bir progresif şaheser! “Omnidimensional Creator,” Ziltoid’in “Her-boyutlu Yaratıcı” ile yaptığı konuşmayı içeren kısa bir ara idi. Gördüğü iç içe geçmiş şekiller ve halüsinasyonlardan korkan Ziltoid’e, bu ‘hippi’ yaratıcının tavsiyesi ise “chill out man!” oluyordu! Ve biz de bu kısa aradan sonra albümdeki en iyi şarkılardan biri olan “Color Your World”e geçiş yapıyorduk. Bir kez daha sert bir açılış bizleri karşılıyordu; neredeyse bir Strapping Young Lad bestesi dinliyor ancak bir kez daha soft bir bölümle karşılaşıyorduk. Fakat şarkının son kısmı ve Devin’ın “siz sadece birer kuklasınız” dediği kısımda bir kez daha sertleşiyor, sertleşiyor ve sonuçta death-metal bir havaya giriyorduk. Sonraki şarkı “The Greys” de tıpkı, “Hyperdrive” gibi kendisinden önce gelen sert bir şarkıyı yatıştıran, Devin’ın mükemmel vokali ve Ocean Machine benzerliği ile öne çıkan sağlam bir beste idi. Son şarkı “Tall Latte” ise albümün outrosu oluyordu: Hep birlikte bir kahve dükkanına giriyor, oradaki patronun, uyuyan elemanına “hey uyan bakalım, sırada bekleyen müşteriler var” dediğini duyuyor; ve bütün bu hikayenin, bir kahve zincirinde çalışan bir elemanın gündüz düşleri olduğunu anlıyorduk.
http://www.youtube.com/watch?v=QEC5YurXKX8
Hikayenin nasıl bittiği bir hayli tartışmalı da olsa Devin Townsend, zihninin tüm berraklığı ve karmaşıklığı ile bir kez daha hayran olunası, takdir edilesi ve son derece yaratıcı bir hikaye ve bu hikayeye tam manasıyla cuk oturan mükemmel bir müzik ile karşımıza çıkmış, yine hedefi tam on ikiden vurmayı başarmıştı! Ziltoid the Omniscient, bir çok fanzine ve dergi tarafından yılın albümü seçilmeyi başardı. Şahsi kanaatim, Ziltoid the Omniscient‘ın gerçekten müthiş bir albüm olduğu, ancak Devin diskografisinde bile ilk beşe oynayamayacağı yönünde. Etraftaki bir sürü çer çöp ve bir sürü saçmalık içerisinde, elbette ki en iyilerden biri ancak esas mesele içtenliği, samimiyeti ve kalitesi ise, zaten diğer Devin albümlerinin de sunduğu bir reçete, bahsettiğimiz. Müzikal açıdan süper bir kaç noktaya karşı, genel anlamıyla en iyi Devin işlerinden biri olduğunu söylemek biraz haksızlık olacaktır.