Underground sahnede fazla ses getirmese de son derece başarılı bir ilk albümden sonra, Nevermore kadrosunda ufak bir değişikliğe gitti ve – bugün itibariyle Cannibal Corpse’un kemik kadrosunda yer alan – Pat O’Brien, Jeff Loomis’in yanına ikinci gitarist olarak gruba katıldı. Her ne kadar şu anda Cannibal Corpse’un iki ana bestecisinden biri olsa da, O’Brien, Loomis’in şarkı yazma sürecine fazla dahil olmadı. Kendi sololarını yazdı. Hayatımda görüp görebileceğim en temiz ve en akıcı teknik ile ritm gitarını çaldı. Ama daha önemlisi, Loomis’in yanına, güven veren bir ikinci parça da sayesinde bulunmuş oldu. Bunun sonucunda ortaya çıkan In Memory, kendisinden sonra gelecek The Politics of Ecstasy vakasını müjdeleyen, kısa ama öz ve son derece de dinlenilebilir bir ep haline geldi. Daha önceki demolarda kendilerine yer bulmuş, ancak her ne sebeptense ilk albüme girememiş dört şarkı ile birlikte bir Bauhaus medley’i olan “Silent Hedges/Double Dare”in yer aldığı ep, Neil Kernon’ın bir adım daha ileri gitmiş ve gerçekten 2000’li yılların müthiş prodüksiyonlarını andıran soundu ile, dinleyeni daha ilk anda kendisine çekmeyi başarıyordu. Warrel Dane’in şarkı sözleri çok daha oturmuş; Nevermore müziği ise çok daha karmaşık bir hal almıştı. Ana riff-ana melodi-solo döngüsü, yerini aralardaki son derece kompleks progresif pasajlara ve daha kompleks şarkı yapılarına bırakmıştı. Özellikle ritm bölümü, ilk albümün iki üç katı daha fazla emek sarf edilmiş izlenimini veriyordu. Nevermore’un fırtına öncesini bile sessizlikle geçirmeme kararı aldığını göstermesi bir yana, içindeki şarkılarla da tarihin en iyi eplerinden biri oldu In Memory.
http://www.youtube.com/watch?v=lwmK9QsVmA4
“Optimist or Pessimist”, Loomis’in çekici rifflerini bangır bangır çift kroslarla süsleyerek açıyordu albümü. Dane’in sözlerindeki (bilinçli) kararsızlık, şarkıya da yansımıştı. Şarkının temposu hiç düşmese de, nakaratı sonrası riffleri, dinleyeni şaşırtmayı başarıyordu. Politikadan ve politikacılardan bıkan Dane’in karamsar ya da iyimser olma savaşını kim galip tamamlayacaktır bilinmez ama, ep’nin en zayıf şarkısı olsa bile, yalnızca “Optimist or Pessimist” ile Nevermore, açıkça ilk albümünün üzerine çıkmıştı. Sırada Nevermore tarihinin en iyi şarkılarından biri olup, acımasız metaforlarıyla hepimizi doğa ananın katilleri ilan eden “Matricide” vardı. Warrel Dane’in acıklı sesi insanı titretirken bir anda içeri dalan Loomis-O’Brien gitarları 03:15 itibariyle The Politics of Ecstacy’nin ilk müjdelerini vermeye başlamışlardı. Son derece sağlam bir teknik riff üzerine döşenmiş sweep-picking’ler, melodikliğin gözüne su kaçırmış iki harika solo (özellikle Loomis’in yazdığı solo gerçekten inanılmaz ötesidir!) ve müthiş bir bridge ile “Matricide” bana göre In Memory’nin en iyi şarkısıydı. Ep’ye ismini veren üçüncü sıradaki şarkı, Nevermore’un daha önce bahsi geçen lower-mid-tempo şarkılarından biri olmaktan öteye gidemiyordu. 02:36’da giren ve Dane’in “zamanı yak, rüyaları yak; kimi suçlayacağını unut” sözlerini resmen hissetmenizi sağlayan mükemmel gitar lickleri ve 03:41’deki harika melodi ile şarkı doruğuna ulaşmayı başarıyor; Loomis’in güzel ve akıcı solosu da her zamanki gibi şarkıyı daha da dinlenir hale getiriyor; bestenin iyi olduğu şüphe götürmez olsa da, sanki prodüksiyon anlamında bir şeyler eksik kalmış ve şarkı yarım yamalak bitmiş gibi hissediliyordu. Bu nedenle, In Memory’nin ismi olmayı hak ettiğini düşünmediğimi belirtmeliyim. “Silent Hedges/Double Dare”, bir Bauhaus coverı ve aynı zamanda medley’iydi. Ana özelliği, Nevermore’un kendi türü ile son derece alakasız iki bestenin, thrash metal dehlizlerinde boğulup, gerçekten çok sert ve yaratıcı bir metal şarkısı halini almasıydı. Bu anlamda da, ileride gelecek mükemmel Nevermore coverlarının ilk örneğini teşkil etti. Şarkıların orijinal versiyonlarına bağlı kalınmakla birlikle, bir cover olduğunu kesinlikle belli etmeyen mükemmel düzenlemeler, Warrel Dane’in harika vokalleri (ilk albümü de katarak, şu ana kadarki en başarılı vokaller olduğunu söylemeliyim), bir goth-rock şarkısını bir goth-metal şarkısı haline getirmiş; iki şarkının birleşmesinden hemen önce 01:53-02:19 arasındaki bölüm ise, bence bu ep’nin en başarılı melodisine ev sahipliği etmiştir. Loomis bilhassa orada yaratıcılığın doruklarındadır. Ep’yi bir ballad bitirecektir. “The Sorrowed Man”, çok şık bir arpej üzerine, karmaşık ama melodik bir solo ile başlar. Aldous Huxley’nin The Doors of Perception isimli kitabına göndermelerin yer aldığı sözler, Warrel Dane’in bu ana kadarki en başarılı şarkı sözleridir. “Sonsuza kadar yaşamak için dua ediyorum, ben o hüznün adamı olmayacağım; bugün hayatımı sonuna kadar değiştireceğim” şeklindeki nakarat ve ardındaki huzurlu melodi müthiştir. Tam olarak bana hitap etmese de, Nevermore diskografisindeki en başarılı balladlardan biri olduğunu söyleyebilirim; keşke daha çok (birden fazla en azından!) müzikal değişikliği de bünyesinde barındırabilmiş olsaydı!
“Hüznün adamının gözlerinde” sözleriyle şarkıyı bitiren Dane ve arkadaşları, bir ep için olağanüstü, bir ara albüm için harika, bir Nevermore albümü içinse sıradan bir işle, ilk başyapıtları The Politics of Ecstasy öncesinde bizleri ısındırmışlardır. Şimdi sırada ultra-teknik gitar riffleri, anormal besteler ve tüm metal tarihinin en iyi albümlerinden biri vardır. Ufak bir mola. Güzel bir mola.
*** Bir de kısa not ekleyelim: Nevermore tarihinin ilk iki albümü, Nevermore ve In Memory, bestelerde sözleri öne çıkaran ve vokalleri öne alan yapısı ile bir nevi Nevermore’un Warrel Dane-temelli dönemini temsil ederler. Bu dönemi, ta yedinci albüme, The Obsidian Conspiracy’ye kadar kapatacak dönem ise, The Politics of Ecstacy ile başlayacak olan Jeff Loomis-temelli dönem olacaktır.