2002 yılını boş geçirmek Devin Townsend’a yaramış olacak ki, 2003 yılında birbirinden neredeyse tamamen alakasız iki albümü, iki ayrı proje olarak, müzik piyasasına sundu. Strapping Young Lad’in yeni ürünü SYL‘deki demokrasi kalıntıları, yeni albümde – yeniden – Devin Townsend hegemonyasına dönüşmüştü. Ancak her nedense, Devin projeyi kendi ismiyle değil, yanına yepyeni elemanlar alarak oluşturduğu The Devin Townsend Band (Devin’den beklenmeyecek klişelikte bir isim!) adı altında sundu. Yeni kadroda şu isimler vardı: davullarda Ryan Vanpoederooyen, basta Mike Young, ritm gitarlarda Brian Waddel ve keyboardlarda Dave Young. Müzisyenlik anlamında albüm bir kez daha ders verir nitelikteydi. Devin Townsend yine son derece başarılı müzisyenleri bir araya getirmiş; bunları, kendi dehası ile harika bir prodüksiyon yardımıyla harmanlamayı başarmıştı. Bu albümün, Devin’ın kendi ismiyle çıkarttığı son albüm – ve algılanması en zor albümlerinden biri – olan Terria yerine, daha çok Ocean Machine projesinin ürünü Biomech‘e benzerlikleri daha fazlaydı. Çok daha net, çok daha belirgin ve çok daha akılda kalıcı besteler ile Devin Townsend, yine başarılı bir iş çıkartmıştı.
Albümü açan “Depth Charge”, her yönden riskli bir şarkıydı. Hem bir ilk şarkı için – beklentileri yüksek tutmak anlamında – fazlasıyla iyiydi hem de Devin Townsend’ın ender şekilde ürettiği ‘akılda kalıcı’ – ki bu söz, müzik endüstrisinden ‘para eder’ anlamında yorumlanabiliyor – şarkılardan biri olup albüm hakkında yanlış bir izlenim verme tehlikesini içinde barındırıyordu. Daha ilk şarkıdan itibaren belli olan şey ise davullarda artık Gene Hoglan olmadığıydı. Yazması çok zor isimli Ryan Vanpoederooyen son derece iyi bir davulcuydu ama bir Hoglan değildi; çift-krosları olağanüstü olsa da, yaratıcılık konusunda bence Hoglan ile kapışabilecek seviyede kabul edilemezdi. İkinci şarkı “Storm”, albümdeki en çarpıcı besteye ev sahipliği yapıyordu. Devin’ın zor zamanlarında yanında olan eşi Tracy için yazdığı bu şarkı, bilhassa en sonda yer alan (03:23’ten itibaren başlayan) ve “please stay with me…” dizeleri ile doruğa ulaşan vokalleri için bile defalarca dinlenilebilecek kapasiteye sahipti! “Random: Analysis” ise bana göre albümün en iyi, en kompleks ve en orijinal şarkısı sıfatını rahatlıkla hak ediyordu. Başlangıçtaki süper gitar-davul uyumu ve şarkının muhteşem/farklı bestesi, şarkıyı tüm Devin diskografisinde en iyi yerlerden birine koyuyordu. Ardından gelen “Deadhead” aslında başarılı bir şarkı için her şeye sahip olmasına karşın, ilk üç şarkının verdiği havanın çok altında kalmasından dolayı, şanssız bir şekilde başlıyor, ancak uzun zaman içerisinde sindirilebiliyordu. “Suicide” ise bence bu anlık problemi toparlamak konusunda çok başarılı oluyordu. Devin’ın bu albümdeki en sert vokallerinin yanında, süper gitar düzenlemeleriyle de kendisine şık bir yer ediniyordu. Ardından gelen “Traveller” için de benzer sözleri edilebilirdi aslında. Sağlam, sert ve kendisini dinlettiren bir şarkıydı ancak ‘farklı’ hemen hiçbir şey sunmuyordu. “Away” ise albümün tek enstrümental bestesiydi ve Devin’ın acı dolu gitar soloları ile albümdeki en iyi şarkılardan biri haline geliyordu. Ardından gelen “Sunday Afternoon” aynı havayı sürdürmekten uzak, vasat bir beste gibi başlasa da, ortasından itibaren resmen mutasyon geçirip albümdeki en iyi şarkılardan birine dönüşüyordu. Bu şarkıdaki tek problemin, özellikle şarkı sertleştiğinde çok fazla duyulan keyboardlar olduğunu düşünüyorum, yoksa ciddi anlamda bir şaheser olabilecek potansiyeli olduğu aşikar. Ve son şarkı “Slow Me Down”… Aslında üzerine fazla bir şey yazmak istemediğim türden bir şarkı bu, çünkü büyük ihtimalle Devin Townsend’a ait en ‘mainstream’ şey! Ancak, bunda kötü niyet arayanların aksine, bunun Devin’ın ruh haliyle ilgili bir şey olduğuna ve o anda böyle bir şarkı yapmaya ihtiyacı olduğundan dolayı vücut bulduğuna inanıyorum. Sonuçta, albüm satmak gibi bir derdi olsa, her yerde, her şekilde satış yapabilecek bir dehadan bahsediyoruz burada!
Accelerated Evolution, aynı yıl çıkan diğer Devin Townsend ürünü SYL ile kıyaslandığında çok daha ‘Devin-vari’ bir albümdü. Belki çok daha yumuşaktı, hatta şarkı sözleri bile insan ilişkileri gibi Devin için çok sıradan bir konudaydı ancak yine de besteler anlamında, bugüne dek süregelen Townsend bestelerine çok benzer tatlar sunuyordu. Artık otuzlu yaşlarına gelen bir insan için hala bir çatlak konumundaydı, ancak ne yalan söyleyelim, 2002-2003 periyodu, Devin’ı biraz daha olsa değiştirmiş, daha ‘evcil’ bir hale getirmişti. Bunun böyle devam edeceğini sananlar ise fazlasıyla yanılmaktaydılar!!!
*** Albümün yeni versiyonlarında üç yeni şarkı daha (“Locate”, “Echo” ve “Assignable”) yer alıyor ve belki komik gelecek ama bu şarkılar beni korkutuyor-du. Korkutuyor-du çünkü her üç şarkıda da tam anlamıyla ’80’ler synth-melodileri mevcuttu ve o sıralar bende gelecek Devin albümlerinin de böyle olacağı gibi bir şüphe yaratmışlardı. Allah’tan durumun böyle olmadığı çok yakında anlaşılacaktı!